top of page
Ara

Elsa Schiaparelli’nin Sürreal Dünyası

  • Selin Esen Dostoğlu
  • 10 Kas 2022
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 16 Mar 2023

“Kıyafet tasarlamak benim için bir iş değil sanattır.”*



Elsa Schiaparelli, Paris, 1934, fotoğraf: Man Ray,Getty Museum Koleksiyonu


Şok edici, zamansız, avangart… Elsa Schiaparelli ve tasarımlarını tanımlayacak terimlerden sadece birkaçı. Elsa Schiaparelli’nin moda tarihinin en etkili tasarımcılarından biri olduğu söylenebilir. Sanat ve tasarımı iç içe geçirdiği zamansız işleri, günümüzde de önemini korumaya devam ediyor. Paris’teki Musée Des Arts Décoratifs’te açılan Shocking! Les Mondes Surréalistes D’Elsa Schiaparelli [Şok Edici! Elsa Schiaparelli’nin Sürrealist Dünyaları] isimli retrospektifle onun sanat ve modayı birleştiren dünyasına dahil oluyoruz.


Modanın bir sanat formu olup olmadığı sorusu 1983 yılında Costume Institute of The Metropolitan Museum of Art New York’ta açılan Yves Saint Laurent’in 25. yıl retrospektifiyle önemli bir tartışma konusu hâline geldi.


Bu retrospektif öncesinde modayla ilgili sergilerde yalnızca tarihi kostümler sergilenirken, bu sergiyle beraber önemli müzeler güncel kıyafetlerin yer aldığı sergilere de takvimlerinde yer vermeye başladı. Günümüzde de modanın bir sanat formu olup olmadığı tartışması devam ederken, Elsa Schiaparelli ve onun moda ile sanat arasındaki sınırları bulanıklaştıran tasarımları bu iki alanın birbirinden ayrılamayacağının bir kanıtı… Schiaparelli retrospektifinin benim için en ilgi çekici yanı da bu.


Tasarladığı iki yüz yetmiş iki adet kıyafet ve mücevher, Schiaparelli’nin avangart dostları Man Ray, Salvador Dalí, Jean Cocteau, Meret Oppenheim ve Elsa Triolet’nin aynı dönemde ürettiği tablolar, heykeller, mücevherler, parfüm şişeleri, seramikler, afişler ve fotoğraflarla beraber sergileniyor. Bu sergileme şekli bile Schiaparelli’nin üretiminin dönemin sanatından ayrı tutulamayacağının bir kanıtı bence.



Elsa Schiaparelli, “Phoebus” pelerininden bir detay, kış 1937-1938, Musée Des Arts Décoratifs izniyle


Elsa Schiaparelli 10 Eylül 1890 yılında Roma’da doğdu. Soyu Medici ailesine uzanan bir anne ile Doğu edebiyatı profesörü olan bir babanın kızı olarak, soylu ve entelektüel bir aileden geliyor. Elsa çocukluk yıllarından itibaren farklı düşünen ve kurallara aykırı davranan bir kız profili çiziyor. Lise eğitimini tamamlamasının ardından Roma Üniversitesi’nde felsefe eğitimi alıp, 1911 yılında erotik şiirlerinin bulunduğu kitabı Arethusa’yı yayımlıyor. Ailesinin tepkisini çeken kitabı yüzünden manastıra gönderiliyor. Ailesinin baskılardan kurtulmak ve dünyayı tanımak için henüz yirmi iki yaşındayken bir bebek bakıcılığı işi bulup Londra’ya taşınıyor.


Londra’da yaşadığı dönemde entelektüel açıdan kendini geliştirmek için sıklıkla müze ziyaretlerinde bulunuyor ve üniversitelerde çeşitli derslere dinleyici olarak katılıyor. İlk kocası akademisyen Count Wilhelm de Wendt de Kerlor ile, onun verdiği teoloji derslerinden biri sırasında tanışıyor ve 24 saat içinde evleniyorlar. Ailesi bu evliliğe karşı çıksa da Kerlor’la beraber onun ailesinin Nice’teki evine yerleşiyor. Çift, 1916’da New York’a taşınmadan önce Paris, Cannes ve Monte Carlo’da yaşıyor. Teolojiye merakı olan Elsa, New York’ta kocasının asistanlığını yaparak günlerini geçirirken, kocasının kendisini terk etmesiyle beraber kızını da alarak Paris’te yeni bir hayata başlıyor.


New York’tan Paris’e gitmek için yaptığı bir transatlantik yolculuğunda Francis Picabia’nın eşi Gabrielle Picabia ile tanışıp yakın arkadaş oluyor. Bu arkadaşlık hem New York’ta hem de Paris’te devam ediyor. 1922’de Paris’e taşınan Schiaparelli, giderek Sürrealist grubun da bir parçası hâline geliyor. Bu dönemde henüz moda tasarımıyla ilgilenmeyen Elsa, Paris’te bir baloya davet ediliyor. Dikiş dikmeyi bilmediğinden, Galeries Lafayette’den satın aldığı koyu mavi kumaşları birbirine iğneleyerek bir elbise tasarlıyor. Balonun ilerleyen saatlerinde dans ederken kumaşların birbirinden ayrılmasıyla çıplak kalma tehlikesi geçirse de, balonun en dikkat çeken kadını oluyor…


Schiaparelli’nin yakın dostları sadece sürrealistlerden oluşmuyor. Sosyal çevresi çok geniş olan Elsa bir gün, zengin bir Amerikalı arkadaşına Paul Poiret’nin butiğine giderken eşlik ediyor ve ilk couturier Paul Poiret ile tanışıyor. Pioret’in tasarımlarını satın almayacak olsa da deniyor ve Elsa’nın alışılmadık güzelliğini gören Pioret tasarımlarından birkaçını ona veriyor. Bu tanışmayla gelen arkadaşlık ve Poiret’nin desteği moda tasarımı kariyerine başlamasına vesile oluyor.


Kariyerinin dönüm noktası ise 1927’de, yeni koleksiyonu için tasarladığı kazağa Vogue dergisinin yer vermesiyle oluyor. Sürrealistlerin trompe l’oeil imajlarından etkilenen Elsa, yakasında beyaz kurdele deseni olan kazağıyla moda dünyasını sarsıyor. Söz konusu tasarımı, sürrealist tasarımlarının sadece bir başlangıcı… Bu noktadan itibaren moda dünyası içinde kendi kurallarına göre hareket ettiğini söyleyebiliriz. Kariyeri, 1934 yılında Time’ın kapağında yer alan ilk moda tasarımcısı olmasıyla devam ediyor. Dergide yayımlanan makale, Schiaparelli’den “ultra modern haute couture’un önemli isimlerinden biri” olarak söz ediyor.



Elsa Schiaparelli tasarladığı trompe l’oeil kazağıyla, 1927, Maison Schiaparelli


Elsa, 1935 yılından itibaren yakın arkadaşı olan Salvador Dalí ile birçok işbirliği gerçekleştiriyor. İkilinin birlikte ilk çalışması, telefon kadranı şeklindeki bir kompakt pudra kutusu. 1937 yılında Salvador Dalí’nin kafasında şapka olarak eşi Gala’nın topuklu ayakkabısını taktığı bir fotoğrafını gören Schiaparelli, Shoe Hat’i [Şapka Ayakkabı] tasarlıyor. Biri siyah kadife topuklu ayakkabı ve diğerinin topuğu pembe, geri kalanı siyah kadife topuklu olarak tasarlanan bu iki şapka, Windsor Düşesi Wallis Simpson gibi film yıldızları ve ünlü simalar tarafından dahi giyiliyor.



Elsa Schiaparelli Salvador Dalí işbirliği, telefon kadranı şeklinde kompakt pudra kutusu, 1935,

Musée Des Arts Décoratifs izniyle


1938’de Salvador Dalí’nin “Three Young Surrealist Women Holding in Their Arms the Skins of an Orchestra” (1936) isimli eserinden etkilenerek The Tears Dress’i [Yırtıklı Elbise] tasarlıyor. Bu elbise, Dalí’nin tablosunda bulunan derileri yolunmuş kadınlara bir gönderme niteliğinde. Beyaz kumaşın içinden gözüken fuşya pembe parçalar insan etine benziyor ve birçok moda eleştirmeni de bu elbiseyi Elsa’nın faşizme ve kendisinin de bire bir yaşadığı dünya savaşlarına bir tepkisi olarak değerlendiriyor.



Elsa Schiaparelli Salvador Dalí işbirliği, “The Tears Dress” [Yırtıklı Elbise], 1938, V&A Koleksiyonu


Schiaparelli, aynı yıl “Le Cirque” koleksiyonu için tasarladığı Skeleton Dress [İskelet Elbise] için yeniden Salvador Dalí’nin tablolarındaki figürlerden ilham alıyor ve sanatçıyla işbirliği yapıyor. Vücudun tersyüz olduğu önceki tasarımlarındaki gibi, bu kez de siyah krep kumaşın üzerindeki kabartmalar insan iskeletini takip ederek, iskeleti derinin üzerine çıkarıyor. Bu elbisenin diğer bir önemi ise içine girip çıkabilmek için kullanılan fermuar detayı. Omuz bölgesi ve sağ tarafında bulunan bu siyah plastik fermuar, elbiseye bir dalgıç kıyafeti giyer gibi girilmesini sağlıyor. Bu şekilde tasarlanması ve eller de dahil olacak şekilde bütün vücudu sarması, elbiseyi bir anlamda giyenin üzerinde ikinci bir deri hâline getiriyor. 1930’larda büyük tepki çeken ve gece elbisesi klasmanına uymadığı düşünülen bu elbise hem tasarımıyla hem de malzemesiyle Elsa Schiaparelli’nin avangart düşünce ve tasarım tarzının en önemli örneklerinden biri.



Elsa Schiaparelli ve Salvador Dalí, “Skeleton Dress” [İskelet Elbise], 1938, Fashion History Timeline


İşbirlikleri Salvador Dalí ile sınırlı kalmıyor ve Schiaperelli, 1937’de yine trompe l’oeil tarzını kullanarak bu sefer de avangart şair Jean Cocteau ile beraber ceket tasarımları yapıyor. Omuzlarında pembe güller olan iki suratın birbirine baktığı ve aynı zamanda ortalarında bir vazo deseni bulunan bu ceket, işbirliğinin önemli parçalarından… Alberto Giacometti ise 1938-1939 yılları arasında Schiaparelli’nin ceketleri için bronz düğmeler tasarlıyor.



Elsa Schiaparelli ve Jean Cocteau, palto, sonbahar 1937, Musée Des Arts Décoratifs izniyle


Picasso’nun Man Ray’in fotoğrafları için eldiven şeklinde boyadığı ellerden etkilenen Schiaparelli, insan ve hayvan tırnakları olan bir dizi deri ve süet eldiven tasarlıyor. Daha önce Schiaparelli için tasarımlar da yapan Meret Oppenheim, bu koleksiyondan çok etkileniyor. Sanatçı, eldivenlerin üzerine ipek baskı yaparak veya eldivenlere tahta parmaklar ekleyerek ürettiği eserleriyle beden algısını ve gerek beden gerekse üzerimize giydiklerimizin nerede bittiğini sorguluyor. Görüldüğü üzere, Schiaparelli’nin tasarımları sadece sanattan aldığı ilhamlar veya işbirlikleriyle sınırlı kalmıyor; o da kendi moda tasarımlarıyla sanata ilham kaynağı oluyor.



Solda: “Hands Painted by Picasso”[Picasso Tarafından Boyanmış Eller], 1935, fotoğraf: Man Ray

Sağda: Schiaparelli Haute Couture, kış 1936-1937, Artland Magazine


Schiaparelli tasarımlarıyla modanın neye ve kime hitap ettiğini baştan tanımlıyor. Tasarladığı kıyafetler giyilme amacının ötesine geçiyor ve onları bir sanat eseri hâline getiriyor. Yarattığı bu gerçeküstü dünyayla kendinden sonra gelen tasarımcılara ilham kaynağı oluyor. Shocking! Les Mondes Surréalistes D’Elsa Schiaparelli, Yves Saint Laurent, Azzedine Alaïa, John Galliano ve Christian Lacroix gibi önemli moda tasarımcılarının Elsa Schiaparelli’nin tasarımlarından etkilenerek tasarladığı kıyafetlere de yer vererek Schiaparelli’nin dünyasının etkilerinin ondan sonra da devam ettiğini gösteriyor. Schiaparelli’nin 1935 yılında kendisiyle ilgili çıkan gazete haberlerinden oluşturduğu kolajı kumaş hâline getirerek tasarladığı gömleği, 2000 yılında John Galliano’nun Christian Dior için tasarladığı gazete görünümlü kumaşlara ilham kaynağı oluyor ve Galliano koleksiyonunu bu tasarımdan ilham alarak kurguluyor. Musée Des Arts Décoratifs’teki retrospektifte de yer verilen Galliano tasarımı elbise, 2010 yılında oyuncu Sarah Jessica Parker tarafından giyilmesiyle günümüzde hâlâ önemini korumaya devam ediyor. Yves Saint Laurent’in 1980 yılında tanıttığı koleksiyonunun parçalarından mavi kadife ceket de sergide yer alıyor. Ceketin üzerinde bir çift göz ve Louis Aragon’un bir şiirinin başlığı olan “Les Yeux d’Elsa” [Elsa’nın Gözleri] yazısı bulunuyor. Bu eser hem Elsa Schiaparelli’ye hem de cekete işlenen yıldız motifleriyle beraber Schiaparelli’nin 1938-39’da sunduğu Zodiac koleksiyonuna başarılı bir saygı duruşu niteliğinde.


Serginin son bölümünde ise 2019 yılından bugüne kadar Schiaparelli modaevinin kreatif direktörlüğünü üstlenen Daniel Roseberry’nin Elsa Schiaparelli’nin mirasını nasıl teslim aldığı ve nasıl yorumladığı gözler önüne seriliyor. Roseberry tasarımlarında Elsa Schiaparelli’nin hayatı boyunca yapmış olduğu avangart tasarımları yeniden yorumlamasıyla büyük övgü alıyor. Serginin son kısmı bize Schiaparelli’nin mirasınının nasıl korunduğunu ve günümüze nasıl uyarlandığını gösteriyor.



Daniel Roseberry, Look 6, Sonbahar Kış 2021-2022


Elsa Schiaparelli’nin moda ve sanat tarihindeki etkileri saymakla bitmez. En büyük rakiplerinden biri olan Coco Chanel tarafından “elbise yapan o İtalyan sanatçı” olarak nitelenen Schiaparelli, 1920’lerin sonundan itibaren, tabiri yerindeyse dünyayı şok ediyor. Kıyafet tasarlamayı bir iş değil bir sanat formu olarak görüyor ve kurallara uymak yerine kendi hayallerini gerçekleştiriyor. 22 Ocak 2023 tarihine kadar devam edecek olan Shocking! Les Mondes Surréalistes D’Elsa Schiaparelli hem Schiaparelli’nin tasarım sürecini kronolojik ve tematik olarak anlatıyor, hem de tasarımların günümüze dek süren etkilerini gözler önüne seriyor.


Kaynakça


* Elsa Schiaparelli, Shocking Life: The Autobiography of Elsa Schiaparelli, V&A Publishing, 2018.

Caroline Galambosova, “The Forgotten Couturier Elsa Schiaparelli: Surrealism, Art and Revolutionary Fashion”, Daily Art Magazine, Aralık 2022.

İkonografi: Elsa Schiaparelli”, İstanbul Moda Akademisi.

Abigail Cain, “Fashion Designer Elsa Schiaparelli Made Dalí’s Art Wearable”, Artsy, Aralık 2017.

Ella Plevin, “‘The Tear Dress’ By Elsa Schiaparelli and Salvador Dalí”, Spike Art Magazine, Spring 2018.

Sung Bok Kim, “Is Fashion Art?”, Fashion Theory, c. 2, Sayı: 1, s. 51-72.


**Bu yazı 1 Ekim 2022 tarihinde Manifold'da yayınlandı.



 
 
 

Commenti


© 2035 by Site Name. Powered and secured by Wix

bottom of page